Yoksun.
Simin.
Soyun.
Adımların ürkek ve ellerin paramparça. Hiç dokunmadım ama biliyorum. Dokunmaya korkacağım kadar ürkek. Ipıslak avuç içlerin.
Bir sürü başarı belgesi ve madalya dolu duvarların. Kilon hala kırkbeş ve küçücük vücudun. Yanakların hala tomurcuk, kirpiklerin uzun elbet ıslak gözlerin her zaman. Hiç görmedim ama biliyorum. Görmeye korkacağım kadar belirgin, tuz parça kırık kürek kemiklerin.
Soyun.
Tepede kar birikmiş.
Bembeyaz bir elbise üstündeki, keten. Alabildiğine bol, kabarık kısa kolları, boynunda seni bir çocuk gibi gösteren küçük kurdelesi. Soğuktan kıpkırmızı olmuş dudakların belki birazda ısırmaktan, korkudan. Yanakların bu soğukta bile sapsarı, derin bembeyaz, minik tüy köklerin diken diken. Ayakların birbirinin üstüne binmiş durduğun yerde. Utancından, ellerinle kollarını sarıp ısınmaya çalışamıyorsun, belki de biraz bu soğuğu tatmak istiyorsun. Daha on yedi yaşındasın biliyorsun.
Ölümü düşünmek için o kadar erken ki.
Yoksun.
Ayaklarını bacaklarına sürtüyorsun ısınsınlar diye. Gözkapakların kıpkırmızı ve soyulmuş biraz. Açık kahve gözlerin kapkara görünüyor, geceye uyması için. Yorgunsun, çaresiz, yalnız. Kapını çalan bir tek rüzgar.
Sana dokunan babanı öldürmek istiyorsun.
Ağlamak, ağlamak, ağlamak istiyorsun.
Küçük kurdeleyi işte tam burada çözüyorsun.
Tepede kar birikmiş.
Soyun.
Utansın gökyüzü, zayıflığından.
Kül rengi sarı saçların rüzgarda dağılıyor. Babana dair tüm hatıralarının da onlar gibi olduğunu düşünüyorsun. Aynı böyle uzaklaşıyorlar senden, güzel rüzgarla ama kökleri hep sende kalıyor sonunda.
Gece utandı yalnızlığından.
Kıskandı seni yıldızlar.
Hiç deri kalmamış sanki belinde. Sürekli kambur sırtın. Dayanamayan yaşlar boşalıyor gözlerinden yanaklarına, omuzlarına…
Soğuk, utancını bastırıyor ve ellerinle kollarını ısıtıyorsun. Karları sıvıyorsun, kardan soğuk ellerinle.
Ben buradayım.
Sen yoksun….
Tepede kar birikmiş.
Oradan aşağısı çok uzak. Kurtlarla sevişmek için çok erken daha.
Hep yere bakıyor gözlerin. Seni tanımayan suçluluk duygusundan sanar. Bilmezler ki tiksintinden önüne eğiyorsun başını. Tiksiniyorsun bu insanlardan, duygulardan, umutlardan, babasıyla uyuyan çocuklardan.
Soyun
Soyun, gözalabildiğine göster neyin var neyin yoksa.
Göster ki utansın yalanlar.
Seni ayıplasın dudaklar, eleştirsin, karalasın, çöpe atsın.
Hatırladım da simin.
İşte tamda şimdi,
Yoksun….