İlkokul birinci sınıfa giden biricik kızım Serra derslerinde çok başarılı bir çocuk. Ama bir gün aldığı düşük bir not beni de babasını da bir hayli üzdü. Bu üzüntümüzü ona söyleyip de biraz daha gayret göstermesini, notlarının düşmesinin iyi olmayacağını anlattığımızda verdiği cevapla bizi çok etkiledi.
''Hayatta inişler de vardır anne!'' diyerek o yaşında bize güzel bir hayat dersi vermişti.
---------------------------------------------------
Eskiden iletişimin şimdiki gibi yoğun yaşanmadığı günlerde yazılmış, yollanmış ve sahibine ulaşmış bir mektubun zarfında yazanları size aktarmak istiyorum. İçeriği önemli değil,mektubun zarfı ve zarfta yazanlar çok hoş. Mektubu yazan çocuk,henüz okuma yazmayı öğrenmiş ve aylardır görmediği amcasına sevgisini anlatttığı mektıbun zarfına şöyle yazmış:
Sayın Sevgili Amcacığım,
9.Piyade alayı 3.tabur.1. bölük
Söke /Aydın
Neyse ki;askere gelen mektuplar ''Görülmüştür'' diye sahibine veriliyor ve gene neyse ki mektubun sonuna adını yazmayı unutmamış o çocuk... ...da mektup ''Sevgili Amca''ya ulaşmış.
Ne söylenebilir ki
------------------------------------------------------------
Dört yaşındaki Ali her sabah yuvaya gitmekteydi.O gün annesi ile gittiklerinde gözleri genç öğretmeninin gözlerine adeta çakılı kaldı.Öğretmen hanım zaten makyaj yapmayı seven ve sürekli berberden yeni çıkmış gibi dolaşan bir hanımdı. Ama o gün gerçekten çok fazla boyanmıştı.Gözleri şakaklarına kadar parlak ve masmavi, kirpikleri bir ok gibi sivri görünüyordu. Ali'cik onu görünce annesinin arkasına saklandı ve ağlamaya başladı.
---Anneciğim,O bir cadı ! N'luy beni O'na bıyakma!Aynı cadıya benziyoy...
Biliyorsunuz son aylarda hepimiz depremle yaşamaya, alışmaya çalışıyoruz. Etkilenmemek elimizde
değil. Ama çocuklar her zaman olduğu gibi bu konuda da çocukluklarını gösteriyorlar. Kendilerince depreme alışıp farklı bakış açıları geliştiriyorlar. İşte bir örnek:
Annesinin deprem laflarından bıkan küçük Ece 'nin annesi bir sabah komşusu ile kahve içmektedir.
Derken kapı çalınır. Ece minik ayakları ile koşarak kapıyı açar, gelen komşunun oğludur. Ece annesine seslenir:
''Anneee ARTÇI geldi!''
---------------------------------------------------------
Eşim iş seyahatlerine çok gider. Bir iş seyahati dönüşü hava çok kötü ve fırtınalı idi. Çocuklar korkarak benim yanımda uyuyakaldılar. Eşim de o gece çocuklardan birinin yatağında uyumak mecburiyetinde kaldı. Ertesi sabah çocuklara babalarının evde olmadığı zaman anneleri ile uyumalarında bir sakınca olmadığını, ama babalarının geleceği gün kendi yataklarında uyumaları gerektiğini anlattı.
Ondan sonraki seyahatinde tekrar yağmur yağdı ve gök birbirine girdi. Buna rağmen çocuklar kendi odalarında uyudular ve bu nedenle de kendi kendileri ile iftihar ettiler. Bu havadisi babalarına vermeyi de dört gözle bekliyorlardı. Seyahat dönüş saati geç olmayacağı için onları da alıp havaalanına karşılamaya götürdüm.
Eşim kapıdan çıkar çıkmaz, 5 yaşındaki kızım bağıra bağıra babasına seslendi.
"Baba, baba bu defa sen yokken annem ile kimse yatmadı !!!".
Havaalanında ne kadar duyan oldu ise dönüp, bir bana bir de eşime baktılar. Benim kimlerle yattığımı merak ettikleri, yüzlerinden belli oluyordu.
------------------------------------------------------------
3 yaşındaki Melis çok akıllı ve meraklı bir çocuktu.Dünyaya nasıl geldiğini de bilmek istiyordu. Eğitimli, bilinçli bir kadın olan annesinden leylek masalı yerine; içinde çiçekler, tohumlar, meyvalar olan bir dolu şey öğrenmişti.
Bir gün kalabalık bir toplantıda herkesin her şeyine karışmayı marifet sayan komşu teyze Melis’e kardeş isteyip istemediğini sordu.
Melis masum masum boynunu büktü:
--İstiyorum, istiyorum ama bir türlü tohum bulamıyoruz ki!!!