Düşüncelerimin hızla akıp gidişini izlerken öldüğümü düşünüyorum binlercesinde ve kendi cümlelerimi arıyorum boş sokaklarda. İnsanların yüzündeki yorgunluk ve mutsuzluk, tarihin başlangıcından ve dünyanın yaradılışından beri. Yaşamak için savaşmak ve savaşmak için yaşamak gibi. Umudun gölgelediği bedenler ve o bedenlerin içindeki duygusuz ruhların çalışması altındaki medeniyet, sevgiden yoksun bir gelecek ve gelecekten bile yoksun insanlarız. Boynu saran atkılar aslında kaderin ilmikleri ve yollar asılacağın yere götürür bizi. Değeri bilinmeyen arkadaşlıklar bir anda biten ilişkiler, temelsiz apartmanlar gibi ufak depremlere dayanıksız. Yalnızca piyano sesini duymak ve cennetten gelen adamların seslerini dinlemek. Ağlamak bile zor artık, gözyaşlarımız sanki çok değerli göstermiyoruz insanlara. İçe dökülen yaşların asit etkisi yaptığının farkında değil bir çoğu, gereksiz kasılmalara yol açtığının.
Yarının olmayışı gibi yılların yok oluşu, geçmişe el uzatmanın imkansızlığı güzel anıları çağırmanın kolaylığıyla yaşıyoruz bütünüyle. Aslında istemediğimiz hayaller kuruyoruz, hayallerimiz bile başkaları tarafından ele geçirilmiş. Yalnızlığın güzelliğiyle içe dönmenin vereceği zarar birleşir insanda ama ego tatmini hepsini yener.
Kötülüğün insanın içinde olduğu şeye inananlar aptal, zaten kötülük başka nerede olabilir ki?
Bütün inançsızlığınıza rağmen tanrıdan dilekler dilemeler ve bütün sahtekarlığa rağmen insanların yüzüne gülmeler...
Yalnızca insanlar insanlar...