Bir eliyle boğazımı sıkarken diğer eliyle bir tokat savuruyor yüzüme.Anlam veremiyorum bu tokata;bu tokat sevginin mi,nefretin mi yoksa tutku ve şehvetin bir parçası mı anlam veremiyorum.Anahtar kelime: bir dakika...bir dakika...Öncesi ve sonrasıyla...Tüm büyülenmişliğimi bozan ve dünyamı,hayatımı mahfeden o bir dakika...Şeytanın bir dakikası...
Oysa ben biliyorum!!Benim her seferinde geri dönebileceğim karanlıklarım varken,siz yeni bir aydınlık yaratmaya ne bir güç ne de vakit bulabileceksiniz...siz bir daha hiç aydınlığı göremiyceksiniz!Ben tüm güvencem olan karanlığımda diz çöküp kanımı göz yaşlarımla süsleyip;mutluluklarıma,aşklarıma,umutlarıma,hayal lerime yani sizlere hediye ederken;siz susmuş sahte kahkahalarınızın farkına varamıycaksınız.Ben karanlıklarımda akan kanlarla mutlu kalıcam;siz geri dönemiyceğiniz aydınlıklarla övünüp beni dışlıycaksınız..
İşte!Ölümün toprak kokan yastığına koydum başımı,ne yaptığımı bilmeden ürkekçe...Aynı doğmaya hazır olmayan bir ceninin ürkekliği gibi...
Ölümün kucakladığı bu saflıktan arınmış kirli ruh gözlerini açıyor şimdi!Şeytanın bir dakikası işliyor iğne iplik gibi,genzine düğümleniyor.
Şeytanın bir dakikası ona yeniden doğuş destanları yazdırıyor..
Oysa ben biliyorum!Benim her seferinde yeniden doğacak bir karanlığım varken,siz masallardan ibaret cennetlerle avunacaksınız.Ben yep yeni bir karanlığa yepyeni bir bedenle doğarken siz çürüyüp gidiceksiniz;o hep inandığınız masal boızması cennet dünyanız içinde...
Hakkımda istediğinizi düşünebilirsiniz yinede benim karanlıkta olsa yaratabildiğim bir dünya var.Son okuduğum kitaptan bir şey öğrendim:''Sonsuz olan sonu olandan üstündür öyleyse ben hayattan ve zamandan üstünüm'' ama kitapta olmayan şey şuydu nekadar sonsuz olursam olayım şeytanın bir dakikasından...ASLA!....